Türkiye ve Suriye’deki eylemlerin sonuçları ne olur?

Türkiye ve Suriye liderlerinin gerçekleştirdikleri görüşmenin, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için önemli bir adım olduğunu dile getiren Dr. Güler Kalay, her iki ülkede gerçekleşen eylemleri değerlendirdi.

İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Güler Kalay, Türkiye ve Suriye ilişkileri ile her iki ülkede gerçekleşen eylemleri değerlendirdi.

Liderlerin görüşmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için önemli bir adım olduğunu kaydeden Dr. Kalay, 28 Haziran 2024 tarihinde Türkiye ve Suriye liderlerinin gerçekleştirdikleri görüşmenin, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için önemli bir adım olduğunu belirtti.

Karşılıklı diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması yönünde her iki lider de olumlu açıklamalarda bulunduklarını belirten Dr. Kalay, "Uluslararası ilişkilerdeki güncel gerginliklerin artması, yeni bir dünya savaşı söylemleri, ittifakların keskinleşmesi, uluslararası ekonomide rekabetin sertleşmesi karşısında Türkiye ile Suriye ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesi satranç tahtasında önemli bir hamledir kuşkusuz" diye konuştu.

TÜRKİYE SON YILLARDA ETRAFINDAKİ SICAK ÇATIŞMALARIN DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMESİ İÇİN AKTİF BİR DIŞ POLİTİKA İZLİYOR

Türkiye’nin, son yıllarda etrafındaki sıcak çatışmaların dönüştürülebilmesi için aktif bir dış politika izlediğini vurgulayan Dr. Güler Kalay, “İsrail-Filistin çatışmasının giderek bölgesel genişlemesi karşısında da Ankara, İsrail’e karşı net tavrını ortaya koymasıyla İsrail-Türkiye ilişkileri gergin bir süreçten geçiyor. Diğer yandan uluslararası ticaret yollarındaki keskin rekabet, yeni ticaret koridorları üzerinde alternatif projelere, Türkiye – Irak arasında görüşülen Kalkınma Koridoru projesi de eklenmiştir. Uluslararası ilişkilerde ekonomi-politiğin etkisi bağlamında Türkiye, aktif bir oyuncu olarak dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde de dikkat çeken bir yumuşama söz konusu ve Güney Kafkasya için çok önemli bir proje olan Zengezur Koridoru (Syunik Bölgesi) Türkiye’nin gerek politik gerek ekonomik-ticari gücünü arttıracak bir proje olmakla birlikte bölgenin ekonomik kalkınmasına da önemli katkıları olması beklenen bir projedir.” diye anlattı.

PROVOKATİF GİRİŞİMLER, ŞAŞIRTICI DEĞİL

Dr. Güler Kalay, konuyla ilgili görüşlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Moskova ziyaret sonrası III. Dünya Savaşı olasılığının ciddiyeti üzerinde durulması yönündeki açıklamaları, Ankara’nın BRICS’te yer alma arzusunu yeniden dile getirmesi, Erdoğan-Putin görüşmesinin planlanması ve en önemlisi de iki liderin Suriye meselesinde birlikte adım atıyor olmaları kuşkusuz Batı ittifakı ve elbette İsrail için istenen bir durum değildir. Ankara’nın dikkat çeken dış politikadaki artan dinamizmi ve etkisi, oyun kurucular açısından kimi zaman istenmeyen adımlar olarak nitelendirilmektedir. Bu durumda Ankara’nın kendi iç meselelerine odaklanmasını gerektirecek provokatif girişimler, şaşırtıcı değildir. İnsanın siyasal tarihinde böylesine hassas günlerde devletlerin en zayıf yönlerini ortaya çıkarmak ve kendi içlerine dönerek dış politikadaki dinamizmlerini kırmak yeni bir oyun değildir.”

Rusya-Çin-İran ittifakının güçlenmesi, Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen dış politikasını kendi ulusal çıkarlarını gözeterek yürütmesi, Suriye meselesinde Rusya ile yakın iletişim halinde olmasının Anglo-Sakson ve Amerika’nın Orta Doğu’daki ittifakı İsrail için kabul edilmesi zor bir durum olduğunu da vurgulayan Dr. Güler Kalay, “Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesi PKK/PYD’nin aleyhine bir gelişmedir. PKK/PYD Amerika’nın bölgedeki politikasını şekillendirebilmesi için destek verdiği örgütlerdir ve burada kurulması planlanan bir kukla devlet planı bu örgütler olmadan gerçekleştirilmesi çok olası değildir. Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasıyla PKK/PYD örgütleri için varoluşsal bir tehdit yaratacaktır. Bu durumda gerek İsrail gerekse Amerikan hegemonyasını bölgede zayıflatacak bir durum ortaya çıkacaktır.” dedi.

KAYSERİ VE SURİYE’DEKİ EŞZAMANLI EYLEMLER NASIL OKUNMALI?

“Suriye ve Türkiye liderlerinin ılımlı görüşmesinin üzerinden henüz birkaç gün geçmişken önce Kayseri’de başlayan ve ardından Suriye’de başlayan birbirinden bağımsız olduğunu düşündüğüm ancak benzerlik ve eş zamanlılıklarıyla dikkat çeken eylemleri bu çerçevede okumak gerektiği düşüncesindeyim.” diyen Dr. Güler Kalay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kayseri’deki olayın çıkış noktasına baktığımızda Türkiye toplumunda mültecilerin düzensiz gelişi ve uzun yılardır gerek ekonomik gerek sosyal entegrasyondaki sorunlar; diğer yandan ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, hane halkının nominal gelirinin her geçen gün daha da düşmesi biriken öfkenin akacak bir mecra aradığının en somut örneklerinden biri diyebiliriz. Böylesi bir atmosferde toplumun Suriye karşıtlığında provoke edilmesi çok zor değildir. Kayseri’deki çocuğa yönelik saldırı, benzerlerinin sadece biridir ve ilk olmadığı da bilinmekte; ancak toplumun neden şimdi böyle reaksiyon verdiğinin cevabı uluslararası siyasal konjonktürle bağlantılıdır. Suriye’deki Türklere saldırı da yine aynı konjonktürdeki bir başka hamledir.”