Popüler Kültür Gençleri Marka Tutkunu Yapıyor
Popüler Kültür gençlerde marka tutkunluğu oluşturuyor. Öyle bağımlı hale getiriliyorlar ki; O marka otomobil, o marka pantolon, o marka ayakkabı, o marka tişört vb olmazsa, giymiyorlar, kullanmıyorlar. Hastalık haline gelen, acil çözüm bekleyen meselelerimizden biri de bu konudur.
Son zamanlarda psikologlar, uzmanlar uyarıyorlar, çeşitli önerilerde bulunuyorlar. Muhakkak ki, aileler ilk elden sorumlu olanlar. Anne – babaların: Çocuklarına en iyi nimetleri sunalım, iyi şartlarda yetiştirelim derlerken, çocuklarını marka hastalığına sürüklediklerini belirtiyorlar. Bir bakıma kendi ellerimizle, gayretlerimizle çocuklarımızı üretmeyen, tüketici çılgınlığına kapılan, marka düşkünü vb bireyler haline dönüşmelerine sebep oluyoruz.
Esasen sadece çocuklarımızın değil kendi geleceğimizi de karartıyoruz. Yetinmeyen, şükretmeyen, illâ istediğini tüketme arzusunda; Talepleri gerçekleşmediğinde hırçınlaşan bir nesille aynı aile ortamını, mekanını paylaşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Çocuklarımız mutsuz, haliyle bizlerde mutsuz yaşamaya başlıyoruz.
Gençlerin marka düşkünlüğünü kırabilmek için; yerli, kaliteli üretim sunmak mecburiyetindeyiz. Popüler markalar kadar olmasa da onlarla yarıştıracak derecede ürettiğimiz ürünleri seçenek olarak sunduğumuzda; Markaların egemenliği, sömürü çarkı işlemeyecektir.
Düşünün bir kere; Yerli – Milli ürün olarak aldığınız bir tişörtte İstanbul’u çağrıştıran bir Boğaz Köprüsünün ya da ne bileyim Galata Kulesinin resmedildiğini görseniz mutlu olmazmısınız ?! Bugüne kadar göremediğimiz gibi, bundan sonra da beklemeyelim, başkalarının yapmasını da beklemeyelim. Bizler bu yolla da dejenerasyona tabi tutuluyoruz, asli değerlerimizden uzaklaştırılıyoruz. İngilizce, Fransızca vb kelimeler, yahut, Eyfel Kulesi benzeri resimlerle Batı sempatizanlığı, bir anlamda köleliği belleklerimize yerleştiriliyor.
İlk okul, ilk eğitim, görgü merkezi ailedir. Çocukları önce anne – babalar eğitiyorlar. Dolayısıyle sorumluluk anne – baba da başlıyor. Yememiz – içmemizle, giyimimiz – kuşamımızla, davranışlarımızla, hasılı tüketim anlayışımızla çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yoksa, onların tüketim ve marka çılgınlığı zaman içersinde önü alınamaz bir yaşam biçimi haline gelir, şiddet boyutuna taşınır ve çaresiz kalırız.
Bu konuda Milli Eğitim kadrosuna, öğretmenlere de önemli sorumluluk payı düştüğünü kabul edelim. Hatta, Din görevlilerimiz de sorumludurlar. Ahlaklı, erdemli, imanlı, bilgili nesil yetiştirmek asli görevleri arasında. Öyle değil mi? Konuya aralıklarla devam edeceğimizi belirtelim ve noktalayalım. Vesselam…
Emrullah Akbulat
15.Ekim.2022
