YÜZLERCE KİTABI İNFAK ETTİM, KALANLARI İÇİN BİR UMUDUM VAR
Yirmi seneyi aşkın zamandır kitaplara büyük bir hevesim var. Satırlar büyülüyor beni, kalem ve kelamın çekiciliği aklımı başımdan alıyor.
Allah nasip etti, bugüne kadar yüzlerce kitap topladım sahaflardan. Özellikle Üsküdar’daki meşhur Kırkambar Sahaf’ta saatler geçirmişimdir. Yeni ne gelmiş, eskilerde ne var diye uzun uzun dalardım rafların önünde. Ellerim toz içinde kalır, gözlerim yorulur, yine de sıkılmazdım. Hatta öyle severdim ki oraya gitmeyi, genelde tanıştığım gençleri de yanımda sürükler oraya götürürdüm, birer kitap hediye etmeden onları bırakmazdım.
Kimi kitabın hatırası aziz, kiminin sadece kapağı bile gönle huzur veriyor. Kimini tekrar tekrar okumaya doyamadım, kiminin sadece varlığını kütüphanemde hissetmek huzur sebebim.
Lakin son sene yaşadıklarımdan sonra, eşyayla olan ilişkim büyük ölçüde vedalaşmak ve ayrılık üzerine şekillendi. Bir nevi, ölmeden önce ölme sırrına eşya üzerinden erdim sayılır. 🙂
Bugüne kadar sayısız taşınma gerçekleştirdim, evin en büyük yükü daima kitaplar oldu. Aslında yük de değillerdi hiçbir zaman, birer umut, birer dost, birer sıcak limandılar benim için.
Fakat gördüm ki hayat kısa, insan ise ahirete yolcu, yol yakınken ne kadar hafiflersek o kadar iyi.. Bir de zaten şu kiracılık yok mu, insanı ayrı mutsuz ediyor, sanki hep bir yarım kalmışlık ve kalıcı olamama hissi veriyor insana..
Bir diğer önemli konu olarak, kütüphanede öylece duran lakin istifade edilmesi hususunda verimi de düşük olan yüzlerce eser, başka nazarlara sunulduğunda ayrı bir bereket olabilir diye düşündüm. Hele kolilerde bekleyen kitapların hüznünü derinden hissetmek, ayrı bir yaraladı içimi…
Bu niyetle, dün yüzlerce -belki binlerce demeliyim- kitabımı GENÇ Dergi’nin Yazı İşleri’ndeki arkadaşla açtık, tek tek inceledik, ortalığa yaydık. Herkes gönlüne hitap edenleri “batan geminin malları” diyerek kapıştı, sanırım kişi başı birer koli düştü. Ardından da gerek sosyal medya üzerinden talep edenlere gerekse birkaç dosta özel koliler hazırladık, inşallah kargo ile ulaşacak onlara.
Kendime alabildiğim yedi koli oldu şimdilik, gözlerim her kitapta mâziye daldı, geçmişin tülleri hayalin derinliklerinde hafiften dalgalandı. Kimi kitaptan eski bir fotoğrafım çıktı, duygulandım, kimi kitaptan yavrulara ait resimler baş gösterdi, hislendim.
Kalan yüzlerce kitabı ise, Üsküdar’daki Minkarizade Yahya Efendi Medresesi’ne emanet etmiş oldum şu an. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ali Odabaş Beyefendi bir halk kütüphanesine bağış yapabileceğimizi ve oraya ismimizin verilebileceğini söyledi, bu da bendenizi ayrı heyecanlandırmadı değil, bakalım ileride nasip ne olur.
Kitapların da bir kaderi var. Hayali bile güzel aslında, dilediğim zaman ziyaret edebileceğim bir kütüphanede, eski bir dosta rastlar gibi kitaplarıma rastlayacağım, hem insanlar istifade edecek hem de biz bir nevi ayrılmamış olacağız..
İşte böyle.
Bu güzel jest için Yahya Uyar’a teşekkür ederim, dileyenler şu an Minkarizade Yahya Efendi Medresesi’nde kitaplardan istifade edebilir.
Kitaplarımın hallaç pamuğu gibi dağıtıldığı akşamdan iki kareyi maile ekleyerek bitiriyorum sözlerimi. Kızlar ayrı mutlu erkekler ayrı mutluydu, en son birlikte bir hatıra kalsın diye fotoğraf çektirdik.
Allah ilmi sevmeyi, ilim talibi olmayı, ilmi sevenleri de sevindirmeyi nasip etsin. Fakat en önemlisi, ilmimizle amel etmeye de muvaffak kılsın, amin..