İşçiler çalıştıkları süre zarfında sendikalı çalışmak şuuruyla çalıştıkları iş yerlerinde sendika olsun diye mücadele ederlerken işlerinden, ekmeklerinden oldukları anlarda oluyor. Ama kendilerinden sonra gelenler sendikalı olmanın verdiği avantajla çalışma imkanı buluyorlar.
Sendika(lar) çalışanlar için çok önemlidir. Sendikalar, verilen mücadeleler sonunda ücretler bazında olsun, sosyal haklar anlamında olsun bir çok haklar kazanıldı. Özellikle ciddi, köklü, güçlü kurum ve kuruluşlarda işçiler çalışma ortamlarıyla, aldıkları ve sosyal haklar ve kazanımlarla huzurlu çalışma ortamları ve yaşam imkanları yakaladılar. Tabi en önemlisi de çalışırken sadece doymak değil tasarruf imkanı yakalamak.
Ne var ki son yıllarda çok kazanan kurumlar, kuruluşlar çalışanlarına karşı daha cimri daha anlayışsız olmaya başladılar. Yok efendim global şartlarmış, ülke koşullarıymış mazeretleriyle çalışma ortamlarını zorlaştırmaya, işçi ücretlerini düşüreye başladılar. Sedikaları sözleşme dışında karşılıklı anlaşmalarla ( güya ek protokollerle ) işçilerin kazandıkları maddi - manevi tüm kazanımlardan peyderpey kırpmaya başladılar. Üzülerek ifade edelim görüntü budur ve her geçen gün durum işçilerin - çalışanların aleyhine kaybedişlerle çalışma hayatı olumsuz seyrine devam ediyor.
Devletin Teşfikleri, Destekleri, Vergi Afları, Yer Tahsisleri vb Gözlerini Doyurmuyor...
Sermayedarlar kazanıyorlar, hem de çok kazanıyorlar. Çalışanlar iş yerleri ne kadar çok kazanırsa o kadar çok sevinir hatta, gurur duyarlar. Çünkü, çalıştıkları kurum ne kadar güçlenirse o kadar uzun süreli çalışacaklardır. İş güvenliği, devamlılığı için kazanmaları, kazandırmaları çok çok önemlidir. Asla patronun, iş yerinin kazancında gözleri olmaz.
Patronlar; Bağlı oldukları odalar ( Ticaret, tarım, sanayi vb ) la ayrıca güç kazanırlar, dayanışırlar. Kimi zaman bağlı oldukları bu odalardan '' işçi ücretlerini fazla arttırmayın '' diye uyarı aldıklarını söylerler. Kardeşim, kazanıyorsunuz. Çalıştırdıklarınızın alın terlerinin karşılığını vermekle gurur duyacağınızı biliyoruz. Böyle bir mazeret asla kabul olunamaz doğru da değil, vicdani de değil. Yerli patronların eli sıkıdır derken yabancı sermaye ( global ) kuruluşlarda benzer uygulamaya gidiyorlar. Ne yerli firmaların ne de yabancı sermayenin işçilerin paylarına, kazançlarına gözlerini dikmeleri kabul edilemez. Burası Türkiye kardeşim. Ne Hindistan, ne Çin ne de eski demir perde ülkesidir. Bu ülke insanları sendika vs olmadanda yüzlerini güldüren maaşlar alıyorlardı patronlarından. Dayattığınız kapitalist formasyonla Avrupalıların işçi - işveren çatışmasını insanlarımıza dayatmayın.
Efendim kifayetsiz sendikacılar yüzünden ya da ideolojik ayrışmalarla dayanışma mümkün olmuyor diyerek işçi kesimi suçlanıyor. Bu görüşte yanlış. İşçi kesimi ve sendikalar: patronlar gibi günün gelişmelerine göre çabuk konum alamazlar, kendilerini yenileyemezler. Onların öncelikli beklentisi alın terlerinin karşılığını almak. Tabi, bu iddiayı da tümünden reddedip bir kenara koyamayız.
Bu mevzuyu işlemeye devam edeceğiz. Muhakkak ki konunun uzmanları son gelişmeleri dikkatle takip ediyorlardır. Onların da bu konuda ki çalışmalarını irdeleyeceğiz. Sendikaları, sendikalar arası dayanışmanın gerekliliği vb konularını kamu oyunun dikkatine sunacağız. Özellikle yıllarca kendilerine aidat ödeyip emekli olanların, kaderlerine terkedilmeleri; Vaktiyle aidat ödedikleri sendikalar tarafından haklarının aranmaması olacak şey değil. Madem ki asgari ücret tespiti için bir araya geliyorsunuz öyleyse çalışanlar kadar emeklilerinizin de hakkını aramak mecburiyetindesiniz. Vesselam.
Not; Devlet; Yerli yabancı ayırımı yapmadan sermayedarlara her türlü desteği yapıyor. Vergi afları, mali destekler, pazar destekleri vs...