Muhakkak ki uluslararası ilişkiler uzmanları bu mevzuda çok düşünüyor, enine boyuna tartışıyorlardır. Ülkemizin hangi ülkeyle olursa olsun leyhimize neticeler verecek iyi ilişkiler kurmasını, kurabilmesini gönülden arzu ediyoruz. Son zamanlarda Rusya ile ilişkiler göklere çıkarılıyor. Gerçekte ilişkiler ülkemize ne kadar menfi katkıda bulunuyor, masaya koyup maddi - manevi boyutlarını değerlendirmemiz lazım.
Hakikaten Rusya - Ukrayna anlaşmazlığında tarafsız kalmamız takdire şayandır. Rusya'nın işgal girişimi, Ukrayna'nın '' Kırım benim '' demesi kadar kötüdür, işgalciliğin eyleme dönüşmesidir. Rusya'nın Ukraynayı, Kırım'ı işgali ilk defa yaşanan bir olay değil. Tarihi süreçte bir kaç defadır tekrarlanan sürecin devamıdır.
Rusya'nın Ukrayna'nın Doğusunu işgaline tarafsız kalabiliriz ama Kırım işgaline sessiz kalamayız, kalmamalıyız. Bakmayın siz Batı Ülkelerinin Ukrayna'nın işgaline karşı çıkıyor gibi görünmelerine; Hakikatte tehlikenin kendilerine sıçramaması için vaziyet alıyorlar. ABD de NATO cephesini yani kendi çıkar kanadını güçlendirmiş oluyor. Her halukârda zararda olan biziz. Ne taraf olmakta ne de tarafsız kalmakta bir çıkarımız olmuyor. Birilerinin dediği gibi tarafsız kalmakla her iki tarafla ilişkilerimizde olumlu bir gelişme olmuyor.
Rusya, hiç bir zaman Türkiye ile dost olmadı. Kendi çıkarı için yakınlaşma istediği zaman yaklaştı. Batı'da öyle, ABD de öyle. Rusya; Çeçenistanı işgal ederken hangi Batı ülkesi Dudayev e sahip çıktı. Gürcistan gibi Hristiyan değilseniz size ne ABD sahip çıkar, ne Batı ülkeleri. Rusya'da Çeçenistan'a yaptığı kanlı müdahaleyi Gürcistan'ın bağımsızlık sürecinde aklından bile geçirmedi. Oysa, aynı Rusya; Kazakistan'a, Özbekistan'a, Türkmenistan'a, Dağıstan'a, hatta Azerbaycan'a silahlı müdahaleye her an hazır. İşine gelmediği zaman merhum Elçibey'e müdahale ettiği gibi anında müdahale eder şüpheniz olmasın.
Rusya,Tarih boyu İstanbul'u kendisine Kızıl Elma hedefi olarak görmüştür. Sıcak denizlere inme arzusu da İstanbul'u ele geçirme arzularının hediyesidir. Çarlar kız çocuklarına İstanbul isimleri verirlerdi. Hatta, Ortodoks Dünyasında bu ismin yaygınlaşmasını da sağlamışlardır.
Türkiyenin'de Güney Kafkasyanında güveliği Kuzey Kafkasya'dan başlar
Osmanlıyla devamlı savaş halinde olan Rusya şimdi kuzu postuna büründüyse vardır bir sebebi. Türkiyenin daha doğru dürüst Kuzey Kafkasya politikası yok. Kafkasya politikası deyince akıllara Güney Kafkasya'yı dayatıyorlar. Oysa, Türkiye'nin güvenliği Kuzey Kafkasya'da başlar. İttihat Terakki'nin Kuzey Kafkasya'ya kör - sağır kalması: Osmanlı'nın hem şark hem de garp istikametinden, Rus işgaline muhatap olunmasıyla neticelenmiştir. Ayni hata, devam ediyor.
Putin döneminde olası bir problemden kaçınan hükümetimiz, Kuzey Kafkasya'ya dair bir perspektif geliştiremediği gibi; Bu alanda çalışacak akademisyen, düşünce insanları ve aktivistleri desteklemiyor.
Siz ne kadar Kuzey Kafkasya'ya gözlerinizi, kulaklarınızı kapatırsanız kapatın Rusya bildiğini okur ve ABD gibi o da ( Rusya'da ) ülkemizi bölmek isteyenlerle devriye atar seyredersiniz. Rusya, bu ikircikli tavrıyla tıpkı ABD gibi bizi ( ülkemizi ) arkadan hançerlemiş oluyor.
Son zamanlarda bir de döviz girdi beklentisiyle yabancılara mülk ve arazi satışlarının arttığı basına yansıyor. Hakikaten bu yabancıların vatandaşlık hakkı elde etmeleri de enteresan. Bu mevzuyu da uzman olmasakta gazeteci gözüyle irdeleyeceğimizi belirterek; Vesselam diyelim...