Hepimiz biliyoruz, bilmeyenimiz kaldı mı ? Senelerce sahte aydınlarla çocuklarımızı sağcı - solcu diyerek ayrıştırmak istediler. Kısmen başardılarda. Hatta, öyle başardılar ki; Çocuklarımız birbirlerini akademi bahçelerinde taşladılar. Kimileri daha da ileri gitti, sopalarla birbirlerini haşladı. Daha da ileri gidenler oldu ama yakıştıramadığımız için yazmayalım...
Sömürgecilerin taktiğidir; Yönetici yaptıkları Kral, Sultan vb benzeri piyonlarıyla insanları yoklukla yaşatırlar. Yokluk ve sefalet sanki kaderleriymiş gibi kanıksatılmak istenir. Yoksul ülkelerinden kalkıp sömürgecilerin ülkelerine gidenlerde hayran kalır, beyinlerine kompleks iyice nakşedilir ve öylece memleketlerine geri dönerler veya döndürülürler. Kendi içlerindeki kıyas kavgasını topluma taşırlar. Sonu gelmez kavgalar ateşlenir.
Sömürgecilerin ve piyonların kıskacından kurtulabilen az olur. Kaç hür beyin vardır diye saymaya başlarsınız. Ve daha da ileri giderek münevver - aydın ayırımı yaparsınız. Sömürgeciler öyle birkaç onyıllık değil, birkaç asırlık tecrübeye sahipler. Sen olup sokaklarında dolaşıyor, aklını okuyorlar. Hareketlerini, tavırlarını inceliyor; Ona göre tedbir alıyorlar. Çok zor Batı tahakkümünden kurtulmak. Hakikaten üçüncü Dünya ülkelerinin ve dahi bizim işimiz çok zor..
Merhum Prof Oktay Sinanoğlu'nun sahte aydınlar tarifini önümüze şablon gibi koyduğumuzda; Hemen her gün bir örnekle karşılaşırız. İşte son günlerde ifadeleriyle sahte aydın şablonumuza uygun bir prof Yılmaz Büyükerşen. Düşünsenize Tarih bilgisi olmayan biri '' Osmanlı beyaz tenli kadınlar için Avrupa'ya sefer düzenledi '' dese gülüp geçersiniz. Ama bunu Prof ünvanlı bir densiz söylese yakıştıramaz ve '' çok ayıp böyle bir iftirayı, karalamayı gâvur yapmaz '' dersiniz. Maalesef prof etiketli sözde aydınlarımızın durumu bu derece hazindir. Kendi kültürüne, inancına, Tarihine vs karşı her an kavga halindedir. Topluma da bu rüzgarı vermek, yığınları peşlerinden sürüklemek içinde her anı fırsat olarak değerlendirirler.
Her şeye rağmen aklı - kalbiyle tamamen bağımsız düşünen, düşündüren Prof Oktay Sinanoğlu gibi insanlarımızın varlığı geleceğe dair ümitlerimizi güçlendiriyor. Bilim ve teknolojiye sahip olmak kadar önemlidir bu toplumun değerlerini sahiplenerek düşünmeyi becerebilmek. Milli Görüşümüz olmadığı, toplumun tamamını kucaklamadığı sürece asla mutlu, huzurlu yaşamayacağız. Milletler nezdindede hakiki saygınlığımız olmayacak. Vesselam..