Çağımızda yaşayan insanlar sömürü sisteminden ve ekonomik dengesizlikten şikayetçiler.
Bizler toplum olarak genelde söyleniriz, söylemeyiz.
Karşılaştığımız kötülükler halledilsin derdinde olmadan bu minvalde kafa yormadan yaşantımıza devam ederiz.
Ara sokaklardan otobana çıkış biraz uğraşlı olur elbet.
Biz de şimdi lafı dolaştırıp duruyoruz.
Otobana çıkacağız birazdan az kaldı.
Kur’an da en uzun sure ‘Bakara Suresi’dir’. Bakara Suresi’nde de en uzun ayet ekonomiyi anlatır. Tam bir sayfa bir ayettir.
Doğal olarak da hayatımızda önemli bir yeri vardır ekonominin.
Bununla beraber yine insanın kullanım kılavuzu Kur’an çeşitli surelerde, örneklerle ekonomik verimlilik nasıl kazanılır, peygamber kıssalarıyla çağımıza ışık tutmakta.
Kur’an bilindiği üzere her çağa aydınlık vermektedir.
Gelin biz şimdi Hz. Yusuf as. kıssasından faydalanalım.
Kitabımda konuyu daha ayrıntılı ele almıştım. (Rüyalar ve Gerçek Hayat)
Hz. Yusuf as. diğer tüm peygamberler gibi ‘İslam’ peygamberidir.
Firavun ülkesinde hapis hayatı devam ederken rüyalara yaptığı yorumlar ile tanınır.
Hapishane arkadaşlarından birisi kralın hizmetkarlarındandır. Hizmetkar gördüğü rüyayı yorumlatır. Yusuf Peygamber de hapishane arkadaşına çıktığında ‘efendine benden bahset’der.
Gün gelir, Kral Firavun bir rüya görür.
Sonra çevresindekilerin yorumlamasını ister. Bir türlü makul-mantıklı bir yorum yapılamaz.
O esnada Yusuf Peygamber’in hapishane arkadaşının aklına ‘benden bahset’ sözü gelir. Hemen Hz. Yusuf as zindandan çıkartılıp getirilir. Rüya kendisine anlatılır. Rüyada yedi tane besili, inek yedi tane cılız inek vardır. Aynı gece bir rüya daha gören kral bu defa yedi buğday başağı yedi kurumuş buğday başağı görür,Zayıf olanlar diğerlerini yer, rüya bu ya.
Yusuf Peygamber ülkede yedi yıl bolluk olacağını ardından gelen yedi yılda da çevrede büyük bir kıtlık yaşanacak, diye yorumlar.
Ne yapılması gerektiği kendisine sorulduğunda ise:
Ülkedeki bütün ekilebilir arazilere yedi yıl boyunca buğday ekilmesi gerektiğini ardından gelen yedi yılda ise bu buğdayların tüketilmesinin uygun olacağını belirtir.
Tabii ülkede ekonomiyi tekelinde tutan bir yapı da mevcuttu.(Bizim ülkemizde olduğu gibi) O dönem köleleri, arazileri ile neredeyse kral Firavun’u bile zor durumda bırakacak güce sahiplerdi.
Arazilerinde kölelerini çalıştırırlar ibadethanelere hakimler, çakma oluşturdukları binlerce tanrılara gelen hediyeleri sahiplenirler. Kısacası tüm ülke neredeyse O gruba kazandırırdı.
İnsanlar arasında hak hukuk bu zenginler-sömürenler tayfası ne derse öyle yönlendirilirdi. İstediklerini sofralarına alırlar istediklerini yok ederlerdi. Ülke sömürüldüğü için ‘devlet’ de giderek fakirleşiyordu.
Nil Nehri etrafındaki en verimli/değerli topraklar bir şekilde ‘sömürenlerin’ olmuştu.
Mevcut durumda kral da dahil ülkede kimse mutlu değildi. Ülkedeki tüm gelirleri elinde bulunduran sayısı az bir zümre insanların kanını emer durumdaydı. Ve kral Firavun bir çıkış yolu arıyor bir türlü bulamıyordu. Tüm verileri göz önünde bulundurarak, Firavun da Yusuf Peygamber’i bu işle görevlendirmeye karar verdi…
Devam edecek!