Birçok çağda olduğu gibi.
Ekonomi günümüzde her şeyden evvel gündem yapılıyor. Biz de son iki yazımızda bunu kaleme almaya çalıştık.
Geçmişte yapılan başarılı bir çalışmayı konu ettik. Yusuf Peygamberimizin ekonomik çalışmalarından bahsetmiştik.
Kimileri bizi eleştiriyor. Niçin peygamber kıssalarıyla konuları ele alıyorsunuz, diye!
Tarım ve hayvancılığı Adem peygamberden, gemi yapmayı Nuh peygamberden, terziliği İdris peygamberden, şehircilik ve bina yapımını Süleyman peygamberden, marangozluğu Musa peygamberden, halkla ilişkileri tüm peygamberleden öğrendi insanlık, yeri gelmişken belirtmiş olayım.
Ve günümüzdeki ekonominin durumunu özetleyeceğimizi belirtmiştik.
2024 yılı Ocak-Nisan döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 2 trilyon 924,3 milyar TL, bütçe gelirleri 2 trilyon 233 milyar TL ve bütçe açığı 691,3 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 2 trilyon 559,8 milyar TL ve faiz dışı açık ise 326,8 milyar TL olarak gerçekleşmiş.
Şimdi siz diyeceksiniz ki bizim borcumuz bitti.
Sorayım o zaman; senin hiç borcun yok, birileri gelse ‘bana şu kadar faiz ödeyeceksin’ dese, borcunuz yokken sizden kim faiz isteyebilir, size kim faiz ödetebilir?
2003-2023 yıllarında son 21 yılda AK Parti faize 563 milyar dolar ödedi haberiniz var mı. Ödemeye de devam ediliyor.
Her yılbaşı yaklaştığında mecliste bütçe görüşmeleri olur. Bütçe görüşmelerini takip eder misiniz?
2023 yılındaki yüksek bütçe açığının etkisi ile 2024 yılında ödenecek faiz giderleri yüzde 94 artarak 1,25 trilyon TL olacak. Yine 2024 yılı bütçesinde 2,65 trilyon TL bir açık öngörülmekte.
Vergi gelirleri yüzde 74 artacak! Planlanan bu.
Diğer bir ifadeyle Ak Parti yaptığı yanlış ekonomi modelinin yükünü tabana yayıp milletin sırtına yüklüyor.
O nedenle herşeye zam, uçana kaçana, bisiklete binene, yeni vergiler koyuyor ve olanı yükseltiyorlar.
Diğer taraftan büyük sermaye sahiplerine ve zenginleştirdikleri iş insanlarına ‘devlet kefilli kredi’ imkanları sunuluyor. Devlet kefilli demek ‘ödeme biz millete ödetiriz’ demek
Yetmezmiş gibi, ülkenin varlıklarını aralarında paylaştıkları bu insanların firmalarına 21 yılda 128 kez vergi muafiyeti getirdiler.
Ülkede bir gelir sağlanacaksa altın tepside bu zümreye sundular/sunmaya devam ediyorlar. Market alışverişinden araç alımına kadar bu insanlara imkanlar sunuluyor. Konuyla ilgili ilk yazımda bahsettiğim gibi devlet imkanıyla bu zümreler zenginleştiriliyor. Zenginlikleri perçinleniyor.
Ayrıca!
Paradan para kazanmaları sağlanıyor. Dolar da Faiz de inse/çıksa milletin cebi boşalıyor, bunların cebine giriyor. Önceden bankalar batardı. Devalüasyonlar yaşanırdı. Artık adı konmadan güncel hale geldi/getirildi.
Bu sistemi sürdüren iktidar sahibi Ak Partililer bu güne kadar miting meydanlarında çok ahkam kesti. Acaip rüzgar estirdiler.
Kükrediler.
İşte bir kükreme!
“Yabancı sermaye ister Yahudi olsun ister Hristiyan olsun öper başımın üstüne koyarım. Bakın yabancı sermaye yatırım için Türkiye’yi seçiyor…” Ve daha niceleri.
Biz örnek verdiğimize bir bakalım.
Yabancı sermaye Türkiye’ye giriş yaptı bu doğru. Soluğu yüksek faiz veren bankalarda aldı. Avrupa’da % 2-3 olan döviz faiz oranları Türkiye’de % 10-15’lere çıktığı için yabancı sermaye geldi. Bankaya parayı yatırdı. Ardından bizler tüm Türkiye Cumhuriyeti mensupları olarak, ödenecek faizi toparlayıp yabancı sermayenin, cebine artırdık. Fakir fukara yetim gazilerimizle soframızdan birer tas yemeğimiz eksildi, bir ekmek daha az yer olduk. Günü geldiğinde ödeyemedik borçlandık. Dışarıdan yüksek faizle borç üstüne borç yaptık. Borç yapmadan evvel de devletimizin neyi var neyi yoksa haraç-mezat yok pahasına peşkeş çektik. Bu nedenle Bakan Mehmet Şimşek; “Özelleştirme Dairesi’ni kapatabiliriz, zira satacak bir şey kalmadı” açıklamasını yapmıştı. Bu arada bir konu daha var es geçemeyeceğimiz.
“IMF’ye olan borç ödendi bitti. Biz IMF’ye borç verelim” rüzgarı oldu. Bu resmin/madalyonun bize gösterilen tarafı. Bir de resim veya madalyonun diğer tarafı var. Biz IMF’ye % 8-10 ile borçlanıyorduk. Şimdi borç alınan yere daha yüksek faiz ödendiği söyleniyor. % 14-16 gibi.
Yani tefeci keyfine göre faiz oranı belirliyor.
Kısaca tefecilere muhtaç edildik.
He bir de yabancı sermayeden banka alıp sermayesini çoğaltanlar da oldu. Ülkem insanının faizden iliği kemiği kurutuldu. Şimdi yabancı banka sahipleri sermayelerini çantalarına doldurup İpsala’yı geçti bile.
Küçük bir hesap yapalım. Türkiye’nin ne kadar borcu var birlikte bakalım. Ortalama bir yılda 60-70 milyar dolar faiz ödeniyor. Ana para ne kadar peki? 60-70 faiz ödemesi varsa, ortalama % 10’la borçlanıldığı düşünülürse faiziyle birlikte toplam 700-750 milyar doları aşan bir borç söz konusu.
Bu ise günlük (24 saatte) 1 Milyar TL faiz ödemesi demek.
Bizim borcumuz yoksa neden faiz ödemesi yapılıyor? Devletin borcu değil efendim özel sektörün borcu bunlar?..
Hadi ordan çocuk mu var karşınızda! Devletin borcu değilse bütçe görüşmelerinde neden faiz kalemi var? Sistemi koyucu ağzı bunlar. Sen de farkında olmadan bozuk sistemin bekçiliğini yapıyorsun. Bir Sus hele!
Bu bozuk sistemden nasıl kurtulacak ülkemiz, biz ona kafa yoralım.
Aslında çok basit! Dedik ya sadece mevcut durumdan rahatsızlık duyacak onurlu duyarlı bir yönetici, bir lider gerek…
54. hükümette başarılmış örneği var!
Elbette denk bütçe ile. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı seçerek kurtulacağız.
Önce fikirlerimizde ve beyinlerimizde yol almak gerekiyor. Daha sonra “Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı” ayetine alternatif/muhalif oluşturulmuş sistemlerin hepsini reddedip Allah’ın insanlığa gönderdiği kullanım kılavuzuna uygun bir sistem oluşturduğumuzda zekatlarımızı verecek garip bulamayacağız ve gayri-müslimlere vermek zorunda kalacağız, vesselam…
Buyurun başlayalım!