Allah celle celalühe isyanını kâfirlikle başlatan ve bütün yasakları çiğneyen, yaratıcısının kelamına kulak vermeyen kişiler için Rabbimiz, eşkıya kelimesini kullanmıştır.
Tarihin her döneminde eşkıya olmuştur.
Cennette İblis’le başlayan, dünyada Kabil’le devam eden bu hareket kıyamete kadar, geceyle gündüzün devam ettiği gibi devam edecektir.
İmanın da, inkârın da derin kökleri vardır.
Şiirin, sanatın, edebiyatın, mimarinin kökleri ne kadar derinlere giderse o kadar güç kazanır.
Çınar ağacı toprak içinde ne kadar geniş alana kök salmışsa yer üstünde o kadar dal budak salıyor.
A’la Sûresi’nde bizim imanımızın, amelimizin, tebliğimizin, tezkiye/iç temizliğimizin temelleri Hz. İbrahim’in sahifelerine, Hz. Musa’nın Tevrat’ına dayanıyor. Oradan da Hz. Adem’e kadar varır.
Kökü Hz. Adem’e varan bu İslam dininin dalları, dünyaya gelecek son adama kadar varacak demektir.
Birileri Batılıların kışkırtmasıyla İslam’ın sonunun geleceği ümidine kapılmasın.
Firavun’un saltanatı, Karun’un serveti, Haman’ın mahareti Hz. Musa’ya engel olamamıştır.
Hz. İbrahim’i ateşe atacak kadar gözü dönen Nemrut’un baskıları İbrahim’in dininin bize kadar gelmesine mâni olamadı.
Biz yolumuza, İbrahim’in, Musa’nın, İsa’nın Muhammed (S.A.V.)’in yoluna devam edelim.
Yüce Rabbimizi Kur’an okuyarak tesbih edelim.
Namazda secdeye vardığımızda Sübhane Rabbiye’l-A’la diyerek tesbih edelim ki Yüce Rabbimizin sarkıttığı Hablüllahil metin/sağlam ipe sarılarak dünya zindanının tuzaklarından kurtulmayı başararak dünya ve ahiretin güzelliklerine kavuşalım.
Allah’ı tesbih etmeyenlerin sonu geliyor.
Tarih mezarlığındaki kitabelerini okursan sonu gelenler, kendini yüceltenler olmuştur.
Firavun, halkını toplayıp, “Ben sizin en yüce Rabbinizim” dediğinden dolayı Rabbimiz onu denizin dibindeki çamurlarda boğdu, suyun içinde cehennemin ateşini buldu, yüceleceğim derken alçaldı.
Âşık Paşa (1272-1332)
“Herki kendi özün tuttu yüce
Devleti oldu harap uçtan uca”
Selçuklu’nun yıkılışını, Kur’an olan evde ayağını uzatmayan Osman Bey’in devletinin yükselişini gören Âşık Paşa bu beyti söylemiştir.
Çamuru süzerek koyunda ete, ağaçta meyveye dönüştüren Allah, bizi başıboş koyuvermemiş.
Hayvanlar için yemyeşil otlar yaratmış ama hayvanlardan farklı olmamız için bize yetenek vermiş.
Deveden, attan trene, oradan uçağa geçmişiz.
Şeriat kanunlarını anlamamız için bize yetenek vermiş ve kolay olan dini kolay anlayacak ve yapacak, yaşatacak özellik vermiş.
Rabbimiz:
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى
“En kolay olanı, sana kolaylaştıracağız.
فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرَى
Eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشَى
(Allah'tan) korkan öğüt alacaktır.
وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى
Şaki olan ondan kaçınacaktır.
الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى
“Ki o büyük ateşe yaslanacaktır.” (A’la Sûresi ayet 87/8-12)
Yani insanın gönlü Yüce Allah’a imanla dolunca, gözünde her şey kolay görünür.
En sevdiği canının şehit olması, en sevdiği malının Allah yolunda dağıtılması ona en kolay şey halle gelir.
Kâfirin gücünü büyütmez. Çünkü ondan büyük Allah’a inanmış. O Allah, her şeyin sınırını belirlemiş.
Karınca fil olamaz. Fil de karınca olamaz.
“Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz”
“İslam’ın nurunu kimse söndüremez”
Not: A’la Sûresi’nin tefsirini Şifa Tefsiri’nden bir okuyuverin. 0(216) 344 98 87 veya 0530 258 60 58