Ailenin temel sütunları…
Aile” sözcüğü, Arapça bir kavram olup, etimolojik olarak kök anlamı, “Karşılıklı birbirine muhtaç olan, birbirine dayanan ve güvenen bir topluluk“ şeklindedir. Toplumların geleceğini inşa etmede, ailenin rolü büyük önem arz etmektedir. Dayanışma, yardımlaşma, ilgi, fedakârlık prensipleri üzerine inşa olunan bir aile, temelleri sağlam, geleceği olan örnek bir ailedir.
Ailenin iki temel sütünü vardır. Bunlar, Anne-babalardır. Anne-baba, aynı zamanda biri yekdiğerinin eşi durumundadır. Her bir eşin fonksiyonu, sorumluluğu, yapısı, yaratılış fıtratı farklı farklıdır. Herkes kendi rolünü oynar.
Görevler farklıdır
Giydiğimiz ayakkabı çiftlerinin her biri, yekdiğerinin eşidir. Sağ ayağımıza giydiğimiz ayakkabı, sol ayağımıza giydiğimiz ayakkabının eşidir. Sağ ayakkabı, sağ ayak ve sol ayakkabı, sol ayak içindir. Tersine bir davranış hem ayaklar hem de ayakkabılar için bir zülümdür. Aileyi oluşturan eşler de bulundukları pozisyonda kalarak fıtrata uygun bir hayatı inşa etmeleri en uygun yoldur.
Erkeğin, erkek olarak, kadının da kadın olarak rolünü icra etmesi fıtratın gereğidir. Erkek, erkek olarak güzeldir. Kadın da kadın olarak… Karşı cinse benzemeye çalışmak, sağ ayakkabıyı sol ayağa, sol ayakkabıyı sağ ayağa giydirmeğe benzer ki, bu çelişkili durum her iki tarafa da haksızlık olur ve yaratılış fıtratına aykırıdır.
Meyve verir
Aile suya, karı-koca da suyun elementleri olan oksijen ve hidrojene benzetilir. Oksijen ve hidrojen ayrıştığında, suyun varlığı sona erdiği gibi yanıcı ve yakıcı özelliği olan bu elementler, fonksiyonlarını icra ederken, “yanma” ve “yakma” özellikleriyle sadece kendilerine değil, yakın ve uzak çevrelerine ve sonuçta bütün bir insanlığa, telafisi zor zararlara ve tahribatlara yol açarlar.
Bu iki element uyum ve dayanışma içinde, yaratılış fıtratına uygun tarzda kendi rollerini oynarlarsa, “ab-ı hayat” demek olan hayat suyunu oluşturup, tüm canlı organizmalara hayatiyet kazandırır. Aileler de böyledir. Karı-koca birlikte, uyum, dayanışma ve sorumluluk bilinciyle bir hayatı inşa ederlerse, bu dünya hayatını adeta cennete dönüştürürler.
Böyle bir aile ortamı içinde büyüyen çocuklar da “Dünya hayatının ziyneti” hükmünde birer meyve oluverirler. Bu meyve tatlı olmalı ve insanlık ailesinin bu meyveye çok ihtiyacı var. Böylesi aileler toplumun örnek aileleridir. Böyle ailelerden oluşan toplumlar da örnek toplumlar olarak, mutlu ve müreffeh bir hayatı yaşamanın hazzını yaşadıkları gibi büyük bir onur da ortaya koyarlar.
Aksine, eşler ayrılınca ortada aile diye bir şey kalmaz. Suyun hidrojen ve oksijen elementleri gibi, ortada kalan çocuklar da yanıcı ve yakıcı özellikleriyle kontrol edilmezlerse toplumun başına büyük bir bela olurlar. Çünkü toplumun kaynağı ailedir. Bu kaynak kurursa, insanlık da kurur, bu kaynak bulanırsa toplumlar da bulanır ve çözülme kaçınılmaz hale gelir.
Toplumun kurtuluşu bu kaynağa bağlıdır. Bu kaynak yaşatılmalı. Bu kaynağa sahip çıkılmalıdır. Bu kaynak duru ve berrak olmalı. Geleceğimizi inşa ederken, temel kaynağımız hiç kuşkusuz ailedir. Varlığımız ve geleceğimiz bu kaynağa bağlıdır.
Küçük evren
Nasıl ki, hücreler insan anatomisini, damlalar okyanusları, tuğlalar binaları, aileler toplumları oluşturuyorsa, anne-baba ve çocuklar da aileyi oluşturur. Nasıl ki bedenin sağlığı hücrenin sağlığına, binanın sağlamlığı tuğlaların sağlamlığına ve okyanusun nezih-temiz ve sıhhatli oluşu onu oluşturan damlaların nezih ve temiz oluşuna bağlıysa, sağlıklı toplumlar ve sağlıklı aileler de sağlıklı bireylere bağlıdır.
“Küçük evren” demek olan insanın yetişmesinde büyük emeği olan ve ailenin temel sütununu oluşturan annedir. Çocuğun terbiyesinde en stratejik görev anneye düşmektedir. Kültürümüzde yuvayı dişi kuş yapar söylemi çok yaygındır. Evi, derleyip toparlayan annedir. Anne hem evi fiziki olarak derleyip toplar, hem de evde huzur kaynağı olarak ruhları derler toparlar. Birlikte atan yürekler böylece aileyi oluşturur. Ruhların her biri bir yere dağılmışsa ona aile demek mümkün değildir.
Aile içinde birlikte sofraya oturmak, birlikte bir kitap okumak ya da birlikte bir aktivite yapmak ailenin birbirine bağlı kalmasında önemlidir. Modern hayat içinde kimisi televizyon dizilerine kapanır, kimisi tabletini, kimisi telefonunu alıp bir köşeye çekilirse ailenin ruh çatısı çökmüş olur.
Ailenin reisi
Annenin yeri çok özel ve farklıdır. Sağlıklı bireylerin yetişmesinde anneden sonra babanın rolü önemlidir. Ailenin reisi konumunda olan babalardır. Fıtraten buna uygun olan babadır. Babalar, ailenin temel sütunudur. Aileyi ayakta tutan hem maddi geçimini sağlayan hem de aile bireylerinin iç donanımlarının ihtiyaç duyduğu gereksinimleri yerine getirme sorumluluğu ile hareket eden, eşine ve çocuklarına örnek olan ve bütün bunları yaparken, bundan haz duyan, işini yaparken işini yaşayan, şikâyet etmeden şükreden, şükrün ve hamdın gölgesinde hayatını inşa eden müstesna şahsiyetlerdir.
Babalar, yüklendikleri yükün altında ezilmezler. Zira babalık yükünü taşımaktan onur duyarlar. Bu onurla, insanlık camiasına katkı yaptıklarının bilincindedirler. İyi insan yetiştirmenin hazzını duyarlar. F. Yılmaz Yüceler, “Başarının Kilometre Taşları” adlı eserinde, babanın önemini çocukla olan iletişimi bağlamında şu şekilde açıklar.
“Çocuklar babaları hakkında ne düşünür?
6 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
10 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
15 yaşında: Ben de babam kadar biliyorum.
20 yaşında: Şu muhakkak ki, babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok.
30 yaşında: Bir kere de babamın fikrini sorsam, fena olmayacak.
40 yaşında: Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor.
50 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
60 yaşında: Ahh! Babam hayatta olsaydı da kendisine bir danışabilseydim.