Müslüman; İslamiyeti kabul eden ve kaidelerine elden geldiğince uymaya çalışan kişidir. Malum, müslümanlık: barış - huzur dinidir. Ancak, bu uysallığı zulme itaat edeceği anlamına gelmez. Merhum Mehmet Akif'in dediği gibi '' Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! '' der ve net duruşu ifade eder.
Müslüman önce kendisiyle barışıktır. İlme açık okuyucu olduğu kadar; İyi bir dinleyicidirde. Üstad Necip Fazıl '' Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; / Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz! '' derken, müslümanı İslami öğretilere sımsıkı sarılan olarak tarif eder.
Cahit Zarifoğlu'da benzer şekilde ifade eder; “ Ben yaşarım. Hareketli, canlı, kımıl kımıl. ” der. Mayışık, dünyasını daraltmış, bana neci yaşamı asla kabul etmez. Hatta, şuurlu bir müslümanın küçük yaşlardan itibaren adım adım şekillenebileceğini savunur.
Fethi Gemuhluğlu daha naif bakar müslüman kimliğine; '' Alçak kelimesinin yanına gönül gelirse, gönül o alçak kelimesini kanatlandırır. Alçak gönüllülük en yüksek bir fazilet olur. Gönül böyledir. Bütün alçakları yükselten bir şeydir, bir muammadır. '' diyerek, naif bir bakış açısı sergiler.
Şair Arif Ay ise; '' Hiç kuş uçmamış / gök gibiyim karşında '' diyerek sevgide, tahammülde sınırları zorlayan sabır ve tevekkül sahibi olarak görür müslümanı. Müslüman yüreği, sevgiye, aşka, tahammüle her an hazırdır yani..
Militan, sadece muhataplarına zarar vermez; İlgili ilgisiz kişilere zarar verirken, en büyük zararı kendisine verir. Zararı: düşünceyi akıl ve kalpten silerek başlar. Oysa müslüman sadece tebliğcidir, savunmacıdır, sevgi - muhabbet sarmallı yaşar, mütedeyyindir ..
Kur'an ı Kerim'de biz müslümanlara; '' De ki: «Ben, her türlü şirk ve gösterişten uzak durup taat ve ibâdetimi yalnız Allah’a has kılarak sadece O’na kulluk ederim.» ” ( Zümer 39/14 ) '' buyurulmuştur.
Nihayet Peygamberimiz Hz Muhammed (sav ); " Güneşi sağ elime Ayı da sol elime verseniz, vallahi ben davamdan vazgeçmem." diyerek bir müslümanın yaşam biçimini - duruşunu özetlemiştir. Kısaca; Muhlis fakat tavizsiz müslüman olmak öğütlenmiştir.
Günümüz gençliği maalesef kayıp nesil olarak karşımızda duruyor. Sadece gençlik değil toplum olarak anlaşılmaz, tanımlanamaz bir kimlik bunalımındayız. Temelde almadığımız İslami eğitimin noksanlığını yaşıyoruz. Şeytani sorular ve vesveselerle kalplerin karartılmasını sessizce takip ediyoruz. Kendimizi ve neslimizi kurtaracak örnek yaşamı sergileyemiyoruz. Kimseyi suçlamanın bir anlamı yok. Kabahatli bizleriz. Olmamız gerektiği gibi, dik durmuyoruz. Rabbimiz bizlere şuur idrak etsin, basiretle yaşamamızı nasip etsin İnşaallah. Bu mevzuya devam edeceğimizi belirterek noktalıyorum. Vesselam..