ğitim sistemi, SOS veriyor: Ülkesine, inançlarına, değerlerine yabancılaşmış, mankurtlaşmış kuşaklar yetiştiriyor. Böyle gidemez. Yoksa sosyoloji altüst olacak, ülke kurda kuşa yem olacak, elimizden gidecek… Allah muhafaza!
MTO’nun en parlak talebelerinden Mehmet Varıcı Hocamız, eğitim sisteminin doğasını tartışıyor, ilginç ve ayrıksı bir eğitim felsefesi geliştiriyor özlü bir şekilde.
Bugün sizi bu güzel yazıyla baş başa bırakıyorum…
***
İnsan, bildiği şey tarafından tanımlanır.
Bilgi, yalnızca bir zihin egzersizi değil; insanın Rabbine yakınlaşma çabası, kainatı ve kendini anlama gayretidir. Kur’an’ın ilk emri olan “Oku,” bilginin yalnızca bir metin ya da veri olmadığını, onun insanda bir derinlik, bir dönüşüm meydana getirmesi gerektiğini işaret eder. Ancak modern dünyanın hız ve yüzeysellik üzerine kurulu bilgi anlayışı, insanın bilgiyle kurduğu bu derin ilişkiyi kesintiye uğratmakta. Artık bilgi, zihinde kök salan rehber olmaktan çıkarak, dijital cihazların yüzeyine sıkışmış meta’ya dönüşmekte.
Ezber, bu kök salma sürecinin en kadim ve en etkili aracıdır. Zihinle bilginin arasındaki bağ, ezberle kurulur. İnsan, ezberlediğiyle düşünür; bilgiyi zihinsel olarak hazır tuttuğu ölçüde, onu dönüştürür, anlamlandırır ve hayata geçirir. Ezber, insanı bilgiyle bütünleştirirken, dijitalleşme, bu bütünlüğü bozarak insanı bilgiye erişmek için bir aracıya bağımlı kılar. Kur’an hafızlığı, ezberin insan zihni ve ruhu üzerindeki dönüştürücü etkisini en çarpıcı şekilde gözler önüne serer. Hafız, yalnızca bir taşıyıcı değildir; Kur’an’ı zihninde ve hayatında ete kemiğe büründürerek, onu yaşayan bir hakikate dönüştürür. Oysa modern eğitim anlayışı, ezberi gereksiz görmüş, bilgiyi dışsallaştırarak insanı onun anlamından ve rehberliğinden koparmıştır.
Dijitalleşmenin bu yükselişi, eğitimde bilgiyi erişilebilir kılma iddiasını beraberinde getirdi. Salman Khan’ın “Dünya Okulu” kitabında dile getirdiği bireysel öğrenme modeli, bu dijital dönüşümün manifestosu gibiydi. Khan, bilgiye erişimi kolaylaştıran teknolojik araçların, eğitimi yeniden tanımlayabileceğini öne sürdü. Ancak bu model, bilginin bireyin zihninde anlam bulma sürecini göz ardı ediyordu. Bilgi, artık zihinsel bir yolculuğun meyvesi değil, ekranın birkaç tıklamayla ulaşılan soğuk bir verisi haline gelmişti. Türkiye’de Fatih Projesi, bu yaklaşımı devlet politikası haline getirdi. Akıllı tahtalar, tabletler ve dijital içerikler, bilgiye erişimi kolaylaştırmak için tasarlanmıştı; ancak bilginin insanda derinleşmesi gibi bir hedef taşıyor muydu? Bilginin zihinde kök salması yerine, dijital cihazların ekranlarına yüzeysellik yerleşti.
Pandemi, bu dönüşümün hızını artırdı. Okullar kapandı; bilgi, sınıflardan evlere, ekranlara ve çevrimiçi platformlara taşındı. Salman Khan’ın dijital eğitim vizyonu, pandeminin etkisiyle neredeyse küresel bir hükümlülüğe dönüştü. Türkiye özelinde Fatih Projesi’nin dijital altyapısı, bu süreçte kritik rol oynadı. Ancak bilgi, zihinsel rehber olmaktan çıkarak, ekranların soğuk yüzeyinde gezinmeye indirgenmişti. Öğrenciler artık kağıt ve kalemle düşünmeyi, yazmayı neredeyse unutmuştu. Eğitim, bilginin zihinsel bir serüveni olmaktan çıkıp, yüzeyde kaybolan bir pratik haline geldi.
Homeschooling yaklaşımı, bireysel eğitimi ve bilginin kişiselleştirilmesini savunan bir alternatif sunuyordu. Ancak pandemiyle birlikte bu model de dijitalleşmenin gölgesine mahkum oldu. Geleneksel homeschooling, ebeveynlerin çocuklarıyla bilgi arasında doğrudan bir bağ kurmasını teşvik ederken, pandeminin dijitalleşmiş homeschooling modeli, ekranların arkasına sıkıştı. Bilgi, bireyin zihninde derinleşmek yerine, dışsal bir erişim nesnesine dönüştü. Bu süreç, bireyin bilgiyle anlamlı bir bağ kurma imkanını zayıflattı; bilginin insan zihninde rehber olma ihtimalini iyice törpüledi.
Ezberin değersizleştirildiği ve dijitalleşmenin bilgi üzerindeki tahakkümünün arttığı bu çağda, bilginin insan zihninde kök salmasının önemi yeniden hatırlanmalıdır. Ezber, bilginin yalnızca zihinde tutulması değil, insanın onunla düşünmesi, onunla hayal etmesi, onunla harekete geçmesidir. Ezberden uzaklaşan birey, bilgiye yalnızca dışsal araçlar üzerinden ulaşan bir tüketiciye dönüşür. Bu, bireyin düşünsel bağımsızlığını zayıflattığı gibi, onun tefekkür ve keşif kapasitesini de sınırlar. Oysa bilgi, insan zihninde hazır bulunduğunda, bireyi özgürleştirir ve ona Rabbine, kendisine ve evrene dair daha derin bir kavrayış kazandırır.
Bu dönüşüm, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir meseledir. Eğitim, bilginin zihinsel ve ruhsal dönüşümünü sağlayacak bir araç olarak yeniden tasarlanmalıdır. Kur’an hafızlığı, bilginin insanda nasıl bir rehber haline geleceğinin güçlü bir örneğidir. Modern eğitimde bu derinliği yeniden yakalamak için ezberin önemi hatırlanmalı, teknoloji ise ancak bu sürecin bir destekçisi olmalıdır. Bilgi, zihinde ve kalpte kök saldığında, bireyin zihinsel ve ruhsal özgürlüğüne giden kapıyı aralar. Eğitim, revize edilerek bu özgürlüğü insana yeniden kazandırmalıdır.